Güneş’in Batmadığı İmparatorluğa Mezopotamya Güneşi’ni Taşıyorum Viking Bilgelerin Desteğiyle

Yayınlama: 18.10.2025
4
A+
A-
İbrahim Sediyani, gazeteci, yazar, şair, seyyah ve doğa aktivistidir. Kürtçe edebiyatın ilk çizgi çocuk kahramanı Guldexwin’in ve “Adını Arayan Coğrafya” kitabının yazarıdır. Seyahatnameleri farklı dillere çevrilmiş, uluslararası basında yer bulmuştur. Türkçe, Kürtçe ve Almanca şiirleri de bulunan Sediyani, aynı zamanda çevre ve kültürel miras konularında duyarlıdır.

10 AĞUSTOS

BÜYÜK BRİTANYA VE KUZEY İRLANDA BİRLEŞİK KRALLIĞI

Bugün her zamankinden daha heyecanlı uyandık. Çünkü bugün gezme günü değil, görüşme ve tanışma günü.

Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı’na ait İngiltere ülkesinde, bu ülkedeki bir haftalık sürem boyunca ikamet yerim olan Yorkshire ve Humber (İng. Yorkshire and the Humber) bölgesinin York şehrinde, önce güzel bir kahvaltı yapıyoruz.

Daha sonra yola koyuluyoruz. Menzil; dünyaca meşhur Liverpool şehri.

Dünkü gezide son gezdiğimiz yer olan ve akşam saatlerinde uğradığımız Liverpool, bugün ziyaret edeceğimiz tek yer ve tüm günü orada geçireceğiz.

Ama gezmek için gitmiyoruz. Dünyanın en saygın üniversitelerinden biri olan Liverpool Üniversitesi (İng. University of Liverpool)’nde bazı bilim insanları ve profesörlerle buluşacağız. Onlarla hem tanışacağız, hem de önemli konularda fikir teatisinde bulunacağız.

Hem onlar beni merak ediyor, tanışmak istiyor, hem de ben onları merak ediyorum, tanışmak istiyorum.

Üç kişi yola çıkacağız: Değerli kardeşim Nevzat Töre, babası Hüseyin Töre ve ben.

York – Liverpool arası takribî 160 km. York şehrinde başladığımız ve batıya doğru yaptığımız bu yolculuk, 2 saat kadar sürüyor.

Doğu tarafından girdiğimiz Liverpool şehrinde, sırasıyla şehrin Huyton QuarryTarbockRobySwansideBroadgreenChildwallOld SwanStanley ve Kensington semtlerinden geçerek, Liverpool City Centre olarak anılan şehir merkezine varıyoruz. Şehrin tam kalbine…

Şehir merkezinde, Liverpool Üniversitesi’nin geniş bahçesi ve kompleksine ait bölgeye giriyoruz ve “Lime Street” (Lime Caddesi) adlı caddenin kenarında arabayı parkedip dışarı çıkıyoruz.

Liverpool şehir merkezine girdikten sonra bizimle telefonda konuşarak bizi buraya yönlendiren ve aslında bizi burada parketmeye yönlendiren kişi, Liverpool Üniversitesi’nde akademisyen olan bir bilim adamı: Liverpool Üniversitesi Çin Tarihi ve Kültürü ve Oryantal Sanatlar Bölümü Başkanı Prof. Dr. Eldon Worral.

Oraya vardığımızda kendisini gördük zaten. Çünkü orada bizi bekliyordu ve eliyle parkedeceğimiz yeri işaret ediyor. Arabayı parkedip çıkıyoruz dışarı.

Oldukça mutlu ve güleryüzlü bir şekilde karşılıyor bizi, Prof. Worral:

– Welcome to Liverpool, everyone. Welcome to England, Mr. Sediyani. (Liverpool’a hoş geldiniz, hepiniz. İngiltere’ye hoş geldin, Bay Sediyani.)

– Hello, dear professor. (Merhaba, sayın profesör), diyoruz üçümüz birden.

– What a pleasure to see our Kurdish historian Ibrahim Sediyani, here. He’s such a young man. I was expecting an old man like myself. (Kürt tarihçimiz İbrahim Sediyani’yi burda görmek ne büyük mutluluk. Bayağı genç bir insanmış yahu. Kendim gibi yaşlı bir adam bekliyordum.)

– 🙂 🙂

– 🙂 🙂

– 🙂 🙂

Eldon Worral oldukça sempatik ve şakacı bir insan. Daha İngiltere’ye gelmeden, yani Almanya’dayken de kendisiyle telefonda birkaç kez konuşmuştum. Fakat yüzyüze ilk kez görüşüyoruz.

Çok değişik bir insan ve oldukça tuhaf huyları var. Siz bakmayın koskoca Liverpool Ünivesitesi’nde koskoca profesör olduğuna! Tavırları, hal hareketleri ve hoş sohbetiyle, bizim memleketteki yaşlı köylülerden hiçbir farkı yok. Aynı zamanda Liverpool’un belki de en zenginlerinden biri, fakat sokakta görseniz dilenci sanırsınız. Giyim kuşamında ve yaşamında en ufak bir lüks özentisi yok. Bırakın lüksü, üstüne başına baksanız fakir sanırsınız. Oldukça sade bir yaşamı var ve son derece mütevazi bir insan.

Çok tuhaf huyları var: Meselâ cep telefonu asla kullanmaz. Sadece kablolu ev telefonunu kullanıyor. Yani “WhatsApp”ı yok, çünkü telefonunda internet yok. “Twitter” hesabı yok, “Facebook” hesabı yok, “Instagram” hesabı yok. Bütün bunları geçtim; “mail” adresi bile yok.

Hatta arabası da yok. Ve hayatta taksiye de binmez. Nereye giderse gitsin, toplu taşıma araçlarıyla (otobüs, tramvay, tren) gider. (Örneğin bu akşam ayrılırken, “Seni arabayla evine bırakalım” dedik, “Hayır” dedi, “Ben asla otomobile binmem.” Ve otobüse binip evine gitti.)

Bekâr bir de. 80 yaşına merdiven dayamış ve hayatında hiç evlenmemiş. Kurt azmanı dev bir köpeğiyle birlikte yalnız yaşıyor. Zaten o iriyarı köpeğinden korktukları için, hiçbir dostu da gidip evinde yatıya kalmıyor.

Böyle tuhaf bir adam, Prof. Dr. Eldon Worral.

Gıpta edilecek uluslararası bir akademik kariyer, ama hayatın tüm nimetlerinden kendini mahrum bırakmış bir “dervişlik”.

Bu çağın insanı değil. Asla şimdiki zamanda yaşamıyor. Yaptığı bilimsel çalışmalar ile 22. yy’da yaşıyor, ama normal günlük hayatıyla 18. yy’da yaşıyor.

Benimle tanışmayı çok istemiş. O yüzden burdayız zaten. Dînler tarihi çalışmalarımı ve Kürt tarihi araştırmalarımı takdir ediyor. Bir de, ailesinin bir tarafı aslında Viking kökenli olduğu için, Vikingler ile ilgili çalışmalarım onları çok heyecanlandırıyor. Yaptıklarımdan haberleri var.

Acayip şakacı bir adam, bir de. Sanki kırk yıllık kankammış gibi şakalar yapıyor. Şakaları ve espirileriyle bizi sürekli güldürüyor. O derece ki, İngiltere’ye ilk defa geldiğimi bildiği için, bana sorduğu ilk soru “İngiltere’yi nasıl buldun?” sorusu olmadı, “İngiliz kadınlarını nasıl buldun?” sorusu oldu. Şok oldum! 80 yaşındaki adamın ilk tanışmamızda bana sorduğu ilk soruya bakın. Hemi de profesör! Ne diyeyim? “Almanya’da yaşayan bir insan, başka ülkeleri kadın için gezmez” dedim. “Niye?” diye sordu. “Çünkü” dedim, “Alman kadınları, dünyanın en güzel kadınlarıdır.” Güldü.

Liverpool Üniversitesi’nin kompleksine ilk defa geldiğim için, Eldon abimiz bizi bahçede biraz gezdirmek ve önemli binaları göstermek istiyor.

Önce, arabayı parkettiğimiz aynı cadde üzerinde bulunan “Liverpool Empire Theatre” (Liverpool İmparatorluk Tiyatrosu) binasının önüne gidiyoruz.

Oldukça görkemli bir bina. İçeri girmiyoruz, sadece dışarıdan bakıyoruz.

Binası 1924 – 25 yıllarında Neoklasik tarzda inşâ edilen ve 9 Mart 1925 tarihinde açılışı yapılan bir tiyatro bu. Aynı alanda inşâ edilen ikinci tiyatrodur. Birleşik Krallık’taki en büyük iki katlı oditoryuma sahiptir ve 2348 seyircilik oturma kapasitesi bulunuyor.

Bu bina kurulmadan önce, Liverpool’un en büyüğü olan mekânın ilk tiyatrosu, 15 Ekim 1866’da açılan tiyatroydu ve “New Prince of Wales Theatre and Opera House” (Yeni Galler Prensi Tiyatrosu ve Opera Binası) adını taşıyordu. 29 Temmuz 1867’de adı, Danimarka kökenli olan Galler Prensesi Alexandra of Denmark ya da gerçek adıyla Alexandra Caroline Marie Charlotte Louise Julia (1844 – 1925)’nın onuruna “Royal Alexandra Theatre and Opera House” (Kraliyet Alexandra Tiyatrosu ve Opera Binası) olarak değiştirildi. 1894’te tiyatro kapandı, ancak ertesi yıl “Liverpool Empire Theatre Ltd.” şirketinin mülkiyetinde yeniden açıldı. 1896’da tiyatro, 30.000 Sterlin (£) karşılığında (şimdiki zamanın kuruyla 4.380.000 £’a eşdeğer) “Moss & Thornton”a satıldı ve adı “The Empire” olarak değiştirildi. Son kez 16 Şubat 1924’te kapandı ve yıkıldı.

Mevcut “Liverpool Empire Tiyatrosu”, 9 Mart 1925’te açıldı.

Tiyatro, “Moss Empires” için İskoç mimar kardeşler William Milburn (1858 – 1935) ve Thomas Ridley Milburn (1861 – 1943) tarafından tasarlanmıştır. Oditoryumdaki oyma ve süslemeler İngiliz mimarî heykeltraş Edward Owen Griffiths (1868 – 1931) tarafından yapılmıştır. Bina, Portland taşı cephesi ve diğer kısımları tuğladan yapılmış çelik bir iskelet üzerine inşâ edilmiştir. Cephenin mimarî tarzı serbest Neoklasik’tir.

1977’de tiyatro, elden çıkarma planları yapan “Moss Empires”e aitti. İki yıl sonra Merseyside Semt Konseyi (İng. Merseyside County Council) tarafından satın alındı. Sonraki iki yıl boyunca sahne arkası olanaklarının iyileştirilmesi, sahne ve orkestra çukurunun genişletilmesi için toplam 680.000 Sterlin (£) harcandı.

Tiyatro, 16 Ekim 1990’da “İngiltere Ulusal Miras Listesi”ne “II. Derece koruma altındaki bir bina” olarak dahil edildi.

Tiyatro, 1999’da sahnenin boyutunun arttırılması ve seyirci olanaklarının iyileştirilmesi gibi önemli bir yenileme çalışmasından geçti.

2002 yılına gelindiğinde tiyatro, “Clear Channel Entertainment”in mülkiyetine geçti. Aynı yıl, binanın kuzey tarafına bir ek bina inşâ edildi.

2011 yılı itibarıyla tiyatro, “Ambassador Theatre Group” (ATG)’un bir parçasıdır.

Tiyatronun ön cephesi beş bölmeden oluşur ve bunlardan ortadaki üç bölmede, iki yan bölmenin üzerinde yükselen bir çatı katı bulunuyor. Orta bölmelerin zemin katında giriş kapıları, bunların üzerinde ise madalyonlar ve guilloche şeritlerle süslenmiş çelik bir saçak var. Zemin katın üzerindeki katta, aralarında girintili pencereler bulunan tek ve çift İyon sütûnlu balkon mevcut. Bunun üzerinde dişli bir korniş ve çatı katı bulunur. Yan bölmelerin birinci katında, üzerinde sade bir korkuluk bulunan sığ pilasterlerle çevrili arşitravlarda pencereler yer alıyor.

Giriş fuayesi zemin kattadır ve fuayenin her iki yanında balkona çıkan merdivenler vardır. Görüş açısını iyileştirmek için koltuklar hem yanlara hem de arkaya doğru eğimlidir.

“Liverpool Empire Tiyatrosu”, günümüzde halen müzikaller, pop konserleri, komedi oyunları, opera ve güreş gibi çeşitli türlerde prodüksiyonlar sahnelemeye devam ediyor. Her yıl tiyatroda, yerel gençlerin profesyonel bir ekiple tam ölçekli bir müzikal sahnelediği iki haftalık bir yaz okulu olan “Stage Experience” katılımcıları tarafından sahnelenen bir müzikal sahneleniyor.

– Do you like the buildings in Liverpool? (Liverpool’daki binaları beğendin mi?), diye soruyor Prof. Worral.

– Yes (Evet), diyorum.

– We have many important buildings. (Bizde önemli binalar çok.)

– Yes, they all have historical value. (Evet, hepsinin de tarihî değeri var.)

Üniversite kompleksi oldukça muhteşem, büyüleyici. Hem geniş bir yeşilik alanı var, hem de içinde çok önemli kurumlar, tarihî binalar.

“William Brown Street” adlı caddeye geldiğimizde, burda da “Walker Art Gallery” (Walker Sanat Galerisi) binası var. İngiltere’nin en büyük sanat koleksiyonlarından birine evsahipliği yapan bir bina bu.

Bina, “National Museums Liverpool” (Liverpool Ulusal Müzeleri) grubunun bir parçası. Bu nedenle sıklıkla “Kuzeyin Ulusal Galerisi” olarak anılır. Aynı şekilde “II. Derece koruma altında” olan bir bina.

Galeri, son 600 yılın büyük ustalarının ve artık neredeyse hiç bilinmeyen sanatçıların resim ve heykellerine evsahipliği yapıyor.

“Walker Sanat Galerisi”nin koleksiyonu, Liverpool Kraliyet Enstitüsü (İng. Liverpool Royal Institution)’nün, bankacılık işinin iflasının ardından koleksiyonunu satmak zorunda kalan İngiliz bankacı ve hukukçu William Roscoe (1753 – 1831)’nun koleksiyonundan 37 tabloyu satın aldığı 1819 yılına dayanmaktadır. Ancak koleksiyonun, arkadaşları ve ortakları tarafından dağıtılması engellenmiştir.

1843 yılında Liverpool Kraliyet Enstitüsü’nün koleksiyonu, kurumun ana binasının yanındaki özel olarak inşâ edilmiş bir galeride sergilendi. 1850 yılında, bir vatandaş derneğinin, önerilen bir sanat galerisi, kütüphane ve müzede sergilenmek üzere kurumun koleksiyonunu devralması için yaptığı görüşmeler sonuçsuz kaldı.

Koleksiyon sonraki onyıllarda büyüdü. 1851’de Liverpool Belediye Konseyi (İng. Liverpool Town Council), Liverpool Akademisi (İng. Liverpool Academy)’nin diploma koleksiyonunu satın aldı ve 1858’de kurulan Liverpool Güzel Sanatlar Derneği (İng. Liverpool Society for the Fine Arts)’nden de eserler satın alındı. Akademi ve dernek arasındaki rekabet, sonunda her ikisinin de dağılmasına yol açtı.

William Brown Kütüphanesi ve Müzesi (İng. William Brown Library and Museum), 1860 yılında, Liverpool Belediye Konseyi’nin “1852 tarihli Parlamento Yasası” uyarınca hareket etmesini sağlayan cömertliği sayesinde bir Liverpool tüccarının adını almıştır. Bu yasa, Liverpool Belediye Meclisi’nin bir halk kütüphanesi, müze ve sanat galerisi kurmasına olanak tanımıştır. 1871 yılında ise meclis, yeni kütüphane ve müzede düzenlenen ilk “Liverpool Sonbahar Sergisi”ni düzenlemiştir. (Sergideki başarı, Kütüphane, Müze ve Sanat Komitesi’nin konseyin kalıcı koleksiyonuna 1871 – 1910 yılları arasında yaklaşık 150 eser eklemesini sağlamıştır.)

Bira fabrikası sahibi ve yerel bir politikacı olan Andrew Barclay Walker (1824 – 93), belediye başkanlığı dönemini anmak için 1873 yılında Liverpool şehrine bir galeri bağışladı. Walker daha önce bir sanat koleksiyoncusu veya sanat destekçisi olarak bilinmese de, yüksek mimarî standartlarda kamu binaları inşâ etmesi ve hayır kurumlarına cömert bağışlarda bulunmasıyla tanınıyordu. Walker bu bağışı, bu dönemde alkol tüketiminin kötülenmesinin ardından, bira fabrikasının ve genel olarak bira tüketiminin itibarını geri kazanmak için kullanmak istemiş olabilir. Her halükarda, Walker yeni galeri için 20.000 Sterlin (£) bağışladı.

28 Eylül 1874’te Alman kökenli olan Edinburgh Dükü Prens Alfred Ernest Albert (1844 – 1900), “Walker Sanat Galerisi”nin temelini attı ve belediye meclisi ek sanat eserlerinin satın alınması için 1200 Sterlin (£)’lik bir bütçe ayırdı.

6 Eylül 1877’de, 15. Derby Kontu Edward Henry Stanley (1826 – 93), “Walker Sanat Galerisi”ni büyük bir halk ilgisiyle açtı. İlk dört ayda sergi salonlarını 324.117 ziyaretçi ziyaret etti.

Yerel mimarlar Cornelius Sherlock (1823 – 88) ve Henry Hill Vale (1831 – 75) tarafından tasarlanan “Walker Sanat Galerisi”, 6 Eylül 1877 tarihinde 15. Derby Kontu Edward Henry Stanley tarafından açılmıştır. Adını, kurucu hayırseveri, Liverpool belediye eski başkanı ve Ayrshire doğumlu zengin bira üreticisi Andrew Barclay Walker’den alır. Walker, aile işletmesini İngiltere’ye taşıyarak Gateacre’e yerleşmiştir.

1881’de, takvim yılı başına ziyaretçi sayısı geçici bir zirveye ulaşarak 610.779’a ulaştı; bu da günlük ortalama 2000’in üzerinde ziyaretçiye denk geliyordu.

İlerleyen yıllarda galeri, 1884’te açılan bir ek bina ile genişledi. Andrew Barclay Walker, 11.500 Sterlin (£)’lik tüm masrafları üstlendi. 1885 yılına gelindiğinde koleksiyon 360’ın üzerinde eser içeriyordu.

Liverpool Kraliyet Enstitüsü, 1893 yılında koleksiyonunu galeriye uzun vadeli ödünç verdi. Enstitüden alınan tüm ödünç eserler galeriye süresiz olarak devredildi. O yıl, 15. Derby Kontu Stanley, vasiyetinde galeriye 2000 Sterlin (£) miras bıraktı. Bu mirastan elde edilen gelir, genç ve gelecek vaadeden sanatçıların eserlerinin satın alınmasında kullanıldı.

Walker Sanat Galerisi, 1908 yılında “Historical Exhibition of Liverpool Art” (Liverpool Sanatı Tarihi Sergisi)’a evsahipliği yaptı. 18. ve 19. yüzyıl sanat eserlerinden oluşan bu kapsamlı sergi, yerel sanatçıların ciddi bir şekilde incelenmesinin ve hedefli bir şekilde tanıtılmasının başlangıcını oluşturdu.

Galeri, 1931 yılında bir ek binanın inşâsına izin vermek için kapatıldı. Yenileme çalışmaları, her biri 10.000 Sterlin (£) bağışta bulunan George Audley (1864 – 1932)Frederick Charles Bowring (1857 – 1936) ve Thomas Bartlettin (? – ?)’in bağışlarıyla finanse edildi. Bira ve viski ihracatçısı olan George Audley ayrıca galeriye 26 tablo bağışladı.

1933 yılında Walker Sanat Galerisi, dünyaca ünlü İspanyol ressam ve grafiker Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz Picasso (1881 – 1973) ve Fransız ressam ve grafiker Eugène Henri Paul Gauguin (1848 – 1903)’in tablolarını da içeren bir sergiyle yeniden açıldı. Galeriye adını veren Andrew Barclay Walker’ın oğlu Lord Wavertree (1856 – 1933), o yıl 20.000 Sterlin (£) ve tüm resim koleksiyonunu bağışladı.

Dünyayı kasıp kavuran II. Dünya Savaşı (1939 – 45) sırasında galeri, Sağlık ve Gıda Bakanlığı tarafından devralındı. Bakanlık sergi alanını idarî ve satış amaçlı kullandı. Koleksiyon, güvenlik nedeniyle dağıtıldı. Savaş sonrası restorasyon birkaç yıl sürdü ve galeri 1951 yılına kadar yeniden açılamadı. 1951’de anca açılabildi.

1986 yılında galeri, Merseyside’daki “Ulusal Müzeler ve Galeriler” (İng. National Museums and Galleries)’in bir parçası olarak ulusal statüye kavuştu.

Bu proje kapsamında galeride 1999 yılında büyük çaplı yenileme çalışmaları başladı ve üç yıl sürdü. Galeri, 2002 yılında kapsamlı bir yenileme çalışmasının ardından yeniden açıldı.

Walker Sanat Galerisi, 2004 yılında “Stuckist Art Movement” (Stuckist Sanat Hareketi)’nin ilk ulusal müze sergisi olan “The Stuckists Punk Victorian”a evsahipliği yapmıştır. Stuckist, 1999 yılında başkent Londra (İng. London)’da “Young British Artists” (Genç Britanyalı Sanatçılar)’a alternatif olarak kurulan uluslararası bir sanat hareketidir.

Günümüzde artık yeni baskılar ve çizimler için bir galeri, geçici sergiler için galeriler ve 17. yy’a kadar uzanan eserlerin yer aldığı kapsamlı bir şekilde yenilenmiş galerilere evsahipliği yapıyor.

Walker Sanat Galerisi’ni, örneğin 2019 yılında yaklaşık 392.000 kişi ziyaret etti.

Eldon amca bütün binaların yanına beni götürerek tek tek gösteriyor. Hepsini de tanıtıyor, anlatıyor bana:

– How did you find it, Ibrahim? Did you like it? (Nasıl buldun İbrahim? Beğendin mi?)

– Influential. (Etkileyici.)

– Look Ibrahim, that’s the William Brown Library, that building is the Liverpool World Museum, the other is St. George’s Hall, that’s Wellington’s Column, that’s Lime Street Station and there’s the entrance to the Queensway Tunnel(Bak İbrahim, şurası William Brown Kütüphanesi, bu bina Liverpool Dünya Müzesi, öbürü St. George Salonu, şu karşıdaki Wellington Sütûnu, şurası Lime Caddesi İstasyonu ve orada Kraliçe Yolu Tüneli girişi bulunuyor.)

– They’re all amazing. (Hepsi müthiş.)

– Let’s go to the Liverpool World Museum. We’ll meet there. (Haydi, Liverpool Dünya Müzesi’ne gidelim. Orada buluşacağız.)

Hep birlikte Liverpool Dünya Müzesi (İng. Liverpool World Museum) binasına doğru yürüyoruz.

Orada bizi bekleyen diğer bilim insanları ve profesörler var.

Önemli görüşmeler yapacağız.

sediyani@gmail.com

     SEDİYANİ SEYAHATNAMESİ

     CİLT 15

FOTOĞRAFLAR:

Üniversite kompleksi oldukça muhteşem, büyüleyici. Hem geniş bir yeşilik alanı var, hem de içinde çok önemli kurumlar, tarihî binalar. (İNGİLTERE)

Liverpool Üniversitesi’nin kompleksine ilk defa geldiğim için, Eldon abimiz bizi bahçede biraz gezdirmek ve önemli binaları göstermek istiyor. (İNGİLTERE)

Önce, arabayı parkettiğimiz aynı cadde üzerinde bulunan “Liverpool Empire Theatre” (Liverpool İmparatorluk Tiyatrosu) binasının önüne gidiyoruz.

Oldukça görkemli bir bina. İçeri girmiyoruz, sadece dışarıdan bakıyoruz. (İNGİLTERE)

Binası 1924 – 25 yıllarında Neoklasik tarzda inşâ edilen ve 9 Mart 1925 tarihinde açılışı yapılan bir tiyatro bu. Aynı alanda inşâ edilen ikinci tiyatrodur. Birleşik Krallık’taki en büyük iki katlı oditoryuma sahiptir ve 2348 seyircilik oturma kapasitesi bulunuyor. (İNGİLTERE)

Tiyatronun ön cephesi beş bölmeden oluşur ve bunlardan ortadaki üç bölmede, iki yan bölmenin üzerinde yükselen bir çatı katı bulunuyor. Orta bölmelerin zemin katında giriş kapıları, bunların üzerinde ise madalyonlar ve guilloche şeritlerle süslenmiş çelik bir saçak var. Zemin katın üzerindeki katta, aralarında girintili pencereler bulunan tek ve çift İyon sütûnlu balkon mevcut. Bunun üzerinde dişli bir korniş ve çatı katı bulunur. Yan bölmelerin birinci katında, üzerinde sade bir korkuluk bulunan sığ pilasterlerle çevrili arşitravlarda pencereler yer alıyor. (İNGİLTERE)

“Liverpool Empire Tiyatrosu”, günümüzde halen müzikaller, pop konserleri, komedi oyunları, opera ve güreş gibi çeşitli türlerde prodüksiyonlar sahnelemeye devam ediyor. Her yıl tiyatroda, yerel gençlerin profesyonel bir ekiple tam ölçekli bir müzikal sahnelediği iki haftalık bir yaz okulu olan “Stage Experience” katılımcıları tarafından sahnelenen bir müzikal sahneleniyor. (İNGİLTERE)

“William Brown Street” adlı caddeye geldiğimizde, burda da “Walker Art Gallery” (Walker Sanat Galerisi) binası var. İngiltere’nin en büyük sanat koleksiyonlarından birine evsahipliği yapan bir bina bu. (İNGİLTERE)

Galeri, son 600 yılın büyük ustalarının ve artık neredeyse hiç bilinmeyen sanatçıların resim ve heykellerine evsahipliği yapıyor. (İNGİLTERE)

İbrahim Sediyani & Prof. Dr. Eldon Worral

Liverpool Üniversitesi, 10 Ağustos 2023

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.