2 Şubat 2023’te AYM Genel Kurulunda yapılan seçimde beklentilerin tersine AYM (Anayasa Mahkemesi) başkanlığına yeniden Zühtü Arslan seçildi.
15 üyeden 8’inin oyunu alarak salt çoğunluğu sağlayan Arslan, üçüncü kez AYM başkanı oldu.
AYM üyeliği tartışma konusu olan ve Zühtü Arslan’ın yerine seçilmesi beklenen İrfan Fidan ancak 5 (beş) oy alabildi. Diğer aday Kadir Özkaya ise 2 oy aldı.
Anayasa Mahkemesinin aldığı çok sayıda karara, itiraz ve eleştirilerim baki kalmakla beraber Zühtü Arslan’ın iktidar baskısına rağmen seçilmesini olumlu ve anlamlı bulduğumu belirtmeliyim.
Anayasayı yok sayan bir iktidar karşısında, hatta “AYM Kapatılsın” tehditleri altında AYM’in bağımsız bir statü kazanma ümidi veren bu seçimin hayırlı olmasını diliyorum.
Bağımsızlığın ilk icraatlarından birisinin HDP dosyasının seçim sonrasına ertelenmesi olarak hayata geçmesini ve parti kapatmalarının son bulmasını umuyorum.
Hukuk dışına çıkan kurumlar meşruiyetini kaybeder. Bu bağlamda AYM, en üst mahkeme olması nedeniyle hukuk sisteminin güvencesi olması gerekir.
Yeni dönemde bunun gereğinin yapılacağını AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın şu sözlerinden çıkarmak mümkündür:
“Yargıya yönelik güven ve inancın sarsılması bir demokratik hukuk devletinin başına gelecek en büyük felaketlerden biridir. Bu nedenle hukukun üstünlüğü anlayışı yargının bağımsızlığını halel getirecek, tarafsızlığı konusunda toplumu şüpheye düşürecek her türlü tavır ve davranıştan kaçınmayı gerektirmektedir.”
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, sadece cumhurbaşkanını “Tek Adam” konumuna getirmedi. Kuvvetler birliğini tesis ederek yarı bağımsız olan Yargı sistemini tamamıyla bağımlı konuma getirdi.
Böyle bir iklimde yapılan AYM Başkanlığı seçiminde ortaya çıkan tablo, “Tek Adam” rejimini ciddi anlamda sarstığını ve sistemin kabul edilemez olduğunun işaretlerini verdiğini düşünüyorum.
Gerçekten de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yönetimi, siyaseti, partileri, medyayı, kitle örgütlerini, sivil ve siyasal kurumlarını da “Tek Adam” sistemine dönüştürdü.
“Tek Adam” olarak CB R.T. Erdoğan rol model olarak seçilirken, esas olarak yapılmak istenen her alanda sistemin Tek kuvvete dönüştürülmesidir.
Siyasi partiler başta olmak üzere her kurum ve oluşumun başındakiler, CB Erdoğan’a özenerek “Tek Adam” rolünü oynamaya başladılar.
Oysa AYM Başkanı Zühtü Aslanın da belirttiği gibi “…Anayasaların temel işlevi kamu gücünün tek elde toplanmasını önlemek ve hukukun üstünlüğünü sağlamak suretiyle temel hak ve özgürlükleri güvence altına almaktır.”
Peki AYM, bu işlevi görebildi mi?
Böyle bir sistemde hukukun üstünlüğü ve adalet gerçekleşebilir mi?
Adalet Hukukla Gerçekleşir.
Adalet inananlar için bir iman ilkesi ancak herkes için yaşamın olmazsa olmaz ilkesidir.
Evrende adalete ihtiyaç duymayan hiçbir varlık yoktur.
Esas olarak evren, adalet/mizan üzerine kuruludur. Yönetimde ise adalet, hukuk ile tesis edilir. Zaten hukukun amacı da adaleti tesis emektir.
Bu nedenle hukukun üstün olmadığı yerde adalet olmaz. Adaletin olmadığı yerde de mutlaka haksızlık ve zulüm vardır.
Bu durumda coğrafyamızda ve ülkemizde adaletten ve adaleti sağlayan bir hukuk sisteminden söz etmek doğru değildir. Varlığına ilişkin iddialar ya hamaset veya cehaletten kaynaklanmaktadır.
Kuşkusuz her devletin bir hukuku vardır. Ancak esas olan hukuka bağlı devlettir. Yani devletin hukuku değil, hukukun devleti esastır. Adalet ancak böyle gerçekleşebilir.
Türkiye’yi bu tanım içinde değerlendirebilir miyiz?
Ülkemizde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde, hukuka bağlı devlet bir tarafa artık devletin hukuku da güvence olmaktan çıkmıştır. Cumhurbaşkanın belirlediği ilkeler herkesi ve devleti bağlar.
Bu ucube sisteme “hukuk devleti” deniliyor!
Tıpkı tekçi, ırkçı, inkârcı, dayatmacı, ceberut yönetimin “demokrasi” olarak tanımlandığı gibi…!
AYM seçim sonucunun, bütün yargı organları için “Tek Adam” sistemi karşısında bir örnek olması gerekir.
Toplumun ve ülkemizin esas sorununun hukuksuzluk ve keyfi yönetim olduğunu düşünüyorum.
Ayırımcılığa, zorbalığa, adaletsizliğe, keyfiliğe ve hukuksuzluğa ancak hukuka sahip çıkarak SON verebiliriz.