Gelecek Partili Selçuk Özdağ:
Kürtler Ahmet Türk: Kürtler Adına Değil Kendi Adına Konuşmalıdır
Türkiye’de Derin Egemen Güçler Vardır
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’la, Ahmet Türk’ün “Kürtler Mansur Yavaş’a oy vermez” açıklaması, ittifaklar, HDP, SADAT, seçim güvenliği ve 28 Şubat süreciyle ilgili röportaj yaptım. Uzun olan röportajın özetini sizlere aktaracağım ama öncesinde izninizle bana gelen bir eleştiriye de cevap vererek söze başlamak istiyorum.
Neden diğer siyasi parti liderleriyle de röportaj yapmadığımı, taraflı davrandığımı söyleyen siz değerli okuyucularım şunu çok iyi bilin ki, CHP, Deva, İyi Parti, Memleket ve HDP’den de randevu istedim ancak programlarının yoğunluğu nedeniyle henüz dönüş olmadı.
Ayrıca tüm gazetecilik ve televizyonculuk hayatımda asla duygusal davranmadım, taraf tutmadım, ayrımcılık yapmadım ve tüm partilere eşit şekilde yer verdim. Buna Diyarbakır kamuoyu şahittir.
Diyarbakır Kanal 21’de program yaparken dönemin MHP İl Başkanı Emrullah Pektane’yi canlı yayına aldım, sabah erken saatlerinde PKK’lılar, Kanal 21’in yayın yaptığı dairenin sahibine giderek “ye hemen daireyi boşaltacaksın ya da yok ederiz” diye tehdit ettiler.
Daire sahibine bir şey olmasın diye, yapılan bir sürü görüşmelerden sonra, ertesi gün akşam canlı yayında kamuoyu hassasiyetinden ötürü özür diledim. Özür dilemeseydim daire sahibini öldüreceklerdi. Yani 1990’lı yılların en acımasız dönemlerinde bile adalet, vicdan ve tarafsızlık ilkemden ölümü göze alarak asla taviz vermedim. Bu parantezi kapatıyorum.
28 Şubat süreci post modern bir darbe olduğunu, son günlerde tutuklanan generaller üzerinden 28 Şubat olmadı diyenler çıktığını, 28 Şubat’ı iliklerine kadar yaşayan bir partinin içerisinde yer aldığını belirten Özdağ; “ Üç defa üniversiteden atıldım, 2,5 sene işsiz kaldım. Muhsin Bey’le Mesut Yılmaz’a gittiğimizde bize hükümeti kurdurmuyorlar dedi. Yazıcıoğlu kim? Dedi. Mesut Yılmaz, askerlerin ismini vermedi ama elini omzuna götürerek sadece işaret etti. Demirel baskılara direnemedi ve bazı şeylere göz yumdu” dedi.
28 Şubat sürecinde yapılan fişlemelerin hukuksuz olduğunu, Ak Parti’nin mağduriyetlerle ilgili kısmen çalıştığını ancak tüm mağduriyetlerin giderilemediğini ifade eden Özdağ; ilk defa duyduğum şu çarpıcı örneği verdi. “Bazı subaylar hanımlarını bagaja koyarak lojmanlara girdiler. Bunları kendileri itiraf ettiler, başları örtülü diye korktular” dedi.
Ahmet Türk: Kürtler Adına Değil Kendi Adına Konuşmalıdır
Geçen günlerde Ahmet Türk’ün “Kürtler Mansur Yavaş’a oy vermez” açıklamasına tepki gösteren Özdağ; eleştirinin, düşüncelerin rahatlıkla söylenmesi gerektiğini, her koşulda konuşmak gerektiğini, konuşurken kelimelere elbisenin giydirilmeyeceğini ama aynı zamanda bagajlarımızın da olmaması gerektiğinin altını çizerek sözlerini şöyle sürdürdü.
“Ahmet Türk, söze Kürtler diye başlıyor. Kürtler iradelerini Ahmet Türk’e vermişler değiller. Türklerin de herhangi bir siyasetçiye iradelerini vermedikleri gibi. Türkiye çok etnikli bir yapıdan meydana gelmektedir. Kendi adınıza konuşursunuz, ben Selçuk Özdağ’ım, babam Türkmen, annem Çerkez, hanımım Zaza, ailede herkes var. Ahmet Türk siyaset yaparken veya tanımlarken Kürtler diye tanımlaması doğru değil. Kürtler her partide var.
Şunu diyebilirsiniz, ben Mansur Yavaş’a şu şu nedenlerden dolayı oy vermek istemem. Kendi adına konuşursun veya benim bulunduğum partinin genel kanaati budur dersin. Kürtler Mansur Yavaş’a oy vermezmiş, niye verdiler Ankara’da? Nereden biliyorsunuz onların oy verip vermediğini? Neden böyle bir genelleme yapıyorsunuz? Diye kızıyorum ben.
Türkiye’de hep beraber üniter yapıyı muhafaza edeceğiz. Demokrasiyi inşa edeceğiz. Cumhuriyet demokrasi olmadan bir şey ifade etmez, Cumhuriyet rejimi/yönetimi Saddam’da da vardı, Cumhuriyet, Lenin’in ülkesinde de vardı. Stalin’de ve Kaddafi’de de vardı. Herkes evrensel kurallara riayet ettiğinde Cumhuriyet’in anlamı olur.
Milliyetçilik ülke içinde yapılmaz, dışarıya karşı yapılır, milliyetçilik vatanseverlik demektir. Milliyetçilik insanları mutlu, güçlü ve zengin yapmak demektir. Almanlar da milliyetçidir ama hiç öyle dile getirmezler, bayrakları Gökdere falan çekmezler. Almanya’daki milliyetçilik çayın içindeki şeker gibidir. Görmezsiniz ama hissedersiniz, duymazsınız ama hissedersiniz. Türkiye’de milliyetçilik herhangi bir partinin tekelinde değildir, Türkiye’de 84 milyon insan da milliyetçidir. Türkiye içindeki milliyetçilik başka bir milliyetçiliği kışkırtır, öyle oldu zaten bu da doğru değildir” dedi.
Abdülhamit ile Atatürk Yarıştırılmamalıdır…
Son günlerde tartışılan Abdülhamit ve Atatürk’le ilgili Selçuk Özdağ şu tespitlerde bulundu.
“Abdülhamit ile Atatürk’ü yarıştırmaya, kavga etme, kavga ettirmeye de gerek yok. Onu tarihçiler değerlendirecek. Uluslararası ilişkiler uzmanları konuşsun. Siyasetçiler eksikliklerini tamamlasınlar, tarihte yapılan yanlışlarını yapmasınlar, olayı kan davası haline getirmesinler.
Meselelere partiler ideolojik baktılar. İmam Hatiplerden intikam almak ne kadar yanlış ise -ki meslek liseleri de payını aldılar, bugün de, her tarafta imam hatip yapmak da doğru değildir. İhtiyaç olmayan şeyleri yapmak israftır, israfta dinimizce haramdır. “Ben yaptım oldu” mantığıyla Türkiye zarar eder.
Bir de iktidarlar, bütçeye babalarının malı gibi bakmışlardır. Türkiye’nin bütün imkânları babamızın malı, tapulu arazimiz, bütün devlet daireleri babamızdan kaldı, hayır babanızdan kalmadı, size ait değil, bunu millet size emanet verdi. Onun değerlendirmesi millet sandıkta yapar, o da şeffaf bir basınla yapılabilir, şeffaf yargı, bürokrasi, kamuoyuyla yapılabilir. Ak Parti özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemiyle yönetemez hale geldi” dedi.
Türkiye’de Derin Egemen Güçler Vardır…
Türkiye’de uzun yıllardır varlığı tartışılan “derin devletle” ilgili Selçuk Özdağ şu saptamalarda bulundu.
Özdağ; “Türkiye’de hiçbir zaman derin devlet olmamıştır. Derin egemen güçler vardır, derin egemen güçlerin Türkiye’de uzantıları vardır. Bir de kendileri devlete girdikten sonra devletin imkânlarını kullanan derin çeteler vardır. Derin mafyalar vardır. Derin menfaat şebekeleri vardır. Türkiye’de, Almanya, Amerika, İsrail ve İngiltere’deki gibi derin devlet yoktur.
Türkiye’de derin devlet denilen şeyin altısı şudur; ben devlet olurum, çete olurum, gelirim marina sahibi olurum, ben derin devlet adıyla çıkarım gider adam öldürürüm. Sonrada bunu derin devlet adına yaptım derim, kimse de bunu araştıramaz, araştıranlara da gereğini yaparım, açarım bir telefon, aynen Burhan Kuzu ne demişti ölmeden önce? Birine telefon açıyor, ‘bu çoook önemli devletimiz adına’ dediği gibi.
Ortak Bir Cumhurbaşkanı Adayı Çıkaramazsak Kuzey Kore Oluruz…
Selçuk Özdağ; yürütülen ittifak çalışmalarıyla ilgili hem ortakları ve hem de kamuoyunu uyararak şunu kaydetti.
“Altılı masada herhangi bir problem yoktur. Farklılıklarımız vardır ama düşman değiliz. Şimdi yarışma zamanı değil dayanışma zamanıdır. Bugünkü ucube sistemden kurtulma zamanıdır, sorumluluğumuz budur. Burada zaman zaman görüyorum, işte anlaşmazsak aday benim, anlaşamazsak adayımız şudur, demek, “anlaşamazsak” kelimesini kullanmak dahi, bugünkü otoriter yapıya destek olmak demektir.
Anlaşamayacak ne vardır?
İki buçuk senelik bir geçiş döneminin neyini anlaşamayacakmışız?
Herkes birbirinin hukukunu korumakla mükelleftir. Otuz yıllık bir siyasetçi ve tüm tecrübelerime dayanarak söylüyorum ki, eğer ortak bir cumhurbaşkanı adayını çıkaramazsak, doğru bir yöntemle milletvekili seçimlerine giremezsek, bir daha demokrasinin adını duymayacağız. Tıpkı Saddam’ın, Kaddafi’nin, Lenin’in ve Kuzey Kore’nin ülkesi gibi oluruz.
Bir yerde uzlaşmak zorundayız. 12 Eylül de konuşamadık, sonuç ne oldu? Sonuç: on iki milyon sakıncalı ve sabıkalı oldu. Oraya doğru gideriz” dedi.
HDP İttifakın Adayını Görmek İstiyor…
Neden HDP’yi ikna edemiyorsunuz sorum üzerine Selçuk Özdağ şu değerlendirmeyi yaptı.
“HDP, Cumhurbaşkanlığı adayını görmek istiyoruz diyor, burada oturup konuşabiliriz diyor, bu da güzel bir şey. HDP bir parti adayı çıkarır, biz saygı duyarız” diyen Özdağ, HDP’ye yönelik eleştiri ve sitemlerini de şöyle sıraladı.
“HDP şehitler arasında ayrım yapıyor. Mesela İzmir il binasında bir kız öldürüldü, bütün Türkiye ayağa kalktı. Bir asker öldürüldüğünde de bütün Türkiye ayağa kalkacak. Bir öğretmen öldürüldüğünde de bütün Türkiye ayağa kalkacak. En önce HDP mensupları ayağa kalkacak. Her can kutsaldır. Silahın olduğu yerde egemen güçler vardır. Silahın olduğu yerde hürriyetsizlik vardır” dedi.
İttifak Adayımızı Beşliye Açıklatacağız…
İroni yapıp iddialarda bulunan Selçuk Özdağ; “biz birinci turada bitiririz bundan herkes emin olsun. Biz Altı partiyle de kazanıyoruz, bizim çıkaracağımız aday ilk turda yüzde 55’le kazanacak. Ak Parti seçmeninin tamamı da Erdoğan’a oy vermeyecek. Anketler gerçeği yansıtmıyor, korku iklimi var. Adayımız bellidir” dedi.
Adayınız kimdir ısrarlı soruma rağmen Özdağ, espri bir dille, “I don’t know, no comment…” dedi. “Why?” diye sordum, cevap vermedi ama anlaşılan Millet İttifak’ının adayı bellidir.
Özdağ; “altılı masada ne konuşuluyorsa Süleyman Soylu biliyor. Vay dedikoducu vay… Bizim adayımızı Devlet Bahçeli’ye, Recep Tayyip Erdoğan’a, Süleyman Soylu’ya, Doğu Periçek’e, Mustafa Destici’ye, beşli olarak açıklatacağız, diyecekler ki aday budur, biz de kaybediyoruz, hesap vermeye hazırız diyecekler. Herkesin oy verebileceği bir adaydır. Seçim kararı açıklandıktan bir hafta sonra adayımızı açıklayacağız, açıklatacağız. Sayın Soylu’ya bir önlük giydireceğim, bir emzik de vereceğim ağlamadan, adayımızı açıkla diyeceğim, sevinç gözyaşları içinde yapma, Nebati’nin ışıklarını al- gel diyeceğiz. Sezgin baran korkmaz kamaralarını göreceğiz, bütün Türkiye’ye göstereceğiz” diye iddialarda bulundu.
Darbeden Sonra SADAT’a Kimler Referans Oldu?
Özdağ, SADAT’ın yapısıyla ilgili sorum üzerine bir takım iddialarda bulunarak şunları söyledi.
“Sadat’ın bir görünen yüzü var, bir de görünmeyen yüzü var. Görünmeyen kısmında bunların şifreleri var, Mehdi gelecek, Mehdi için hazırlık yapacağız diyor, İslam da Mehdi yok. Diyanet işleri Başkanını açıklamaya davet ediyorum, göreve çağırıyorum. Tere otuna, maydanozuna, limona, salataya açıklama yapan Diyanet İşleri Başkanı niye burada açıklama yapmıyor?
Ben burada bir soru soruyorum. 15 Temmuz 2016 hain darbesinden sonra SADAT referanslı, Tügva, Türgev referansıyla bürokrasiye kimler alınmıştır? Orduya kimler alınmıştır? Referansları var mıdır? Bunlara referans olmuşlar mıdır?
Bir Tügva da yakalanan belgede hangi kuruma, kimin referans olacağına dair yazı vardı, onunla ilgili savcılar ne yapmışlardır?
Belgeler doğru mudur? Doğruysa o savcılar ne için işlem yapmamışlardır? O referansla girenlerin işlerine neden son vermemişlerdir? Referanslı giren FETÖCÜ’lerin işine 15 Temmuz’dan sonra son vermişlerdir. Bunda da aynısının yapılması gerekir. SADAT 40 ile 50 bin arası orduya mensup alınmış. Bunların referansları var mıdır?” diye sordu.
Ekim de Seçim Olabilir…
Seçimlerin Ekim ayında olabileceğini belirten Özdağ; seçim güvenliğini sağlayacağını belirttikten sonra şu çarpıcı bilgiyi de verdi.
“Ak Parti’den bizlere çok ciddi bilgiler geliyor, biz oralarda ne olup bittiğini biliyoruz. Eskiden yaklaşık kırk milletvekiliyle görüştüğümüzü söylemiştim ama şimdi gün geçtikçe sayı artıyor. Onlar da Erdoğan’ın kazanamayacağını biliyorlar. Belki bir ihtimal kazanır diye hala oradalar, buranın (millet ittifakının) adayını bekliyorlar. Cumhurbaşkanı adayımız belli olduktan sonra oralardan çok ciddi istifalar olacak. Yetmişten fazladır sayıları. Oradan umudunu kesmişlerdir, ama bizim insanımız biraz garanticidir. Göreceksiniz hem tabandan hem yönetici hem de milletvekili bazında pozisyondan çok istifalar olacak” dedi.